II. ABD Birleşik Devletleri’nde Deneysel Sanat
III. Harlem Rönesansı
IV. Soyut Ekspresyonizm
V. Pop Sanatı
VI. Minimalizm
VII. Akış
VIII. Performans Sanatı
IX. Kavramsal Sanat
Malum Sorular
Hususiyet | Tarif |
---|---|
Avangard | Geleneksel şekil ve kalıpları kıran, deneysel ve yenilikçi sanatı tarif etmek için kullanılan bir terim. |
Deneysel sanat | Yeni malzemeler, teknikler ve formlarla meydana getirilen deneylerle yaratılan sanat. |
Amerikan sanatı | Amerikalı sanatçılar tarafınca yaratılan yahut Amerikan kültüründen esinlenen sanat. |
Görsel sanatlar | Fotoğraf, heykel, resim benzer biçimde görsel imgelerin yaratılmasıyla ilgilenen sanatlar. |
Modernizm | 19. yüzyılın sonlarında başlayıp 20. yüzyıla kadar idame eden sanat, edebiyat ve mimarideki bir hareket. Modernizm, deneysellik, yenilik ve soyutlamaya verdiği önemle karakterize edilir. |
II. ABD Birleşik Devletleri’nde Deneysel Sanat
ABD Birleşik Devletleri’nde deneysel sanat, 20. yüzyılın başlarında çağın geleneksel sanatına bir reaksiyon olarak ortaya çıktı. Sanatçılar, çağdaş dünyayla daha ahenkli yeni anlatım biçimleri yaratmaya çalıştılar. Değişik malzemeler, teknikler ve stiller denediler ve çoğunlukla sanatın geleneklerine meydan okudular.
ABD Birleşik Devletleri’ndeki en müessir deneysel sanat hareketlerinden bazıları şunlardır:
- Dadaizm
- Sürealizm
- Soyut Ekspresyonizm
- Pop art
- Minimalizm
- Akış
- Performans Sanatı
- Kavramsal Sanat
Bu hareketlerin tamamı deneysellikleri ve sanatın sınırlarını zorlama istekleriyle karakterize edildi. ABD Birleşik Devletleri’nde ve ötesinde sanatın gelişimi üstünde derin bir tesirleri oldu ve bugün sanatçıları etkilemeye devam ediyorlar.
III. Harlem Rönesansı
Harlem Rönesansı, 1920’lerde New York City’deki Afro-Amerikan camiasında kültürel ve sanatla alakalı bir büyüme dönemiydi. Afro-Amerikan sanatçıların edebiyat, müzik, dans ve görsel sanatlarda yeni anlatım biçimleri keşfettiği büyük bir yaratıcılık ve deneysellik zamanıydı.
Harlem Rönesansı, “Yeni Zenciler” olarak malum bir öbek ozan, yazar ve sanatçı tarafınca yönetildi. Bu yazarlar ve sanatçılar, beyaz topluluk tarafınca sürdürülen Afrikalı-Amerikalıların basmakalıp imajlarını reddetti ve bunun yerine siyah hayatın daha pozitif yönde ve realist bir tasvirini yaratmaya çalıştı.
Harlem Rönesansı, Afrikalı Amerikalılar için büyük bir toplumsal ve politik değişiklik zamanıydı. I. Dünya Savaşı’nın sona ermesi, Cenup’den Şimal’e doğru bir göç dalgasına yol açmıştı ve Afrikalı Amerikalılar yurttaş olarak haklarını giderek daha çok savunuyorlardı. Harlem Rönesansı, bu yeni iyimserlik ve ihtimal duygusunun bir yansımasıydı ve bir nesil Afrikalı Amerikalı sanatçı ve entelektüele esin kaynağı oldu.
Harlem Rönesansı’nın en meşhur figürlerinden bazıları Langston Hughes, Zora Neale Hurston, James Weldon Johnson, Duke Ellington ve Aaron Douglas’tır. Emekleri, Afrika-Amerikan kültürü ve kimliğine dair yeni bir anlak yaratmaya destek oldu ve Amerikan sanatı ve edebiyatı üstünde kalıcı bir tesir bıraktı.
IV. Soyut Ekspresyonizm
Soyut Ekspresyonizm, 1940’larda ABD Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkan büyük bir sanat hareketiydi. Boyanın anlatım edici niteliklerine odaklanması ve geleneksel Batı sanat biçimlerini reddetmesiyle karakterize edilir. Soyut Ekspresyonist ressamlar, çoğu zaman kendiliğindenlik ve dinamizmleriyle karakterize edilen eserler yaratmak için boya damlatma, sıçratma ve tuvale boya dökme benzer biçimde muhtelif teknikler kullandılar.
Soyut Ekspresyonizmin kabul edilen adları içinde Jackson Pollock, Willem de Kooning, Mark Rothko ve Franz Kline yer aldı. Hareketin çağdaş sanatın gelişimi üstünde derin bir tesiri oldu ve tesiri Jasper Johns, Robert Rauschenberg ve Andy Warhol benzer biçimde sonraki sanatçıların çalışmalarında görülebilir.
V. Pop Sanatı
Pop art, 1950’lerde ve 1960’larda ABD Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkan bir harekettir. Reklam, çizgi roman ve tv benzer biçimde popüler kültür imgelerinin kullanması ve güzellik ve özgünlük benzer biçimde geleneksel sanatla alakalı değerlerin reddedilmesiyle karakterize edilir. Pop art sanatçıları çoğu zaman kitle komünikasyon araçlarından imgeler edinir ve bu tarz şeyleri çalışmalarında hiç bir değişim yapmadan kullanırlardı. Ek olarak serigrafi baskı ve kolaj benzer biçimde yeni malzemeler ve teknikler de denediler.
Pop art, fazlaca seçkinci ve egoist olarak görülen hakim Soyut Ekspresyonist harekete karşı bir tepkiydi. Pop sanatçılar, daha geniş bir kesime ulaşabilen ve modern ruhu yansıtan sanat eserleri yaratmak istiyorlardı. Ek olarak sanat ve kitle kültürü arasındaki ilişkiyi keşfetmekle de ilgileniyorlardı.
Pop art hareketinin birtakım mühim figürleri içinde Andy Warhol, Roy Lichtenstein, Claes Oldenburg ve Jasper Johns yer alır. Pop art, modern sanatın gelişiminde mühim bir etkiye sahipti ve tesiri hala birçok modern sanatçının çalışmalarında görülebilir.
II. ABD Birleşik Devletleri’nde Deneysel Sanat
ABD Birleşik Devletleri’nde deneysel sanat, 20. yüzyılın başlarında çağın geleneksel bilimsel nitelikli sanatına bir reaksiyon olarak ortaya çıktı. Marcel Duchamp, Man Ray ve Francis Picabia benzer biçimde sanatçılar, fotoğraf ve heykelin kurallarını reddederek, çoğu zaman kışkırtıcı ve zorlayıcı eserler yarattılar. Bu sanatçılar, Dadaizm ve Sürrealizm’i de içeren internasyonal avangart hareketin bir parçasıydı.
ABD Birleşik Devletleri’nde deneysel sanat, Afrika Amerikan kültürünü ve tarihini kutlayan bir hareket olan Harlem Rönesansı’ndan da etkilenmiştir. Jacob Lawrence ve Romare Bearden benzer biçimde sanatçılar, Afrika Amerikan deneyimini tasvir eden resimler ve heykeller yaratmıştır.
1940’larda ve 1950’lerde, soyut dışavurumculuk ABD Birleşik Devletleri’nde deneysel sanatın baskın biçimi olarak ortaya çıktı. Jackson Pollock, Willem de Kooning ve Mark Rothko benzer biçimde soyut dışavurumcular, kendiliğindenlikleri ve romantik yoğunluklarıyla karakterize edilen resimler yarattılar.
1960’larda pop art, soyut dışavurumculuğa bir reaksiyon olarak ortaya çıktı. Andy Warhol, Roy Lichtenstein ve Claes Oldenburg benzer biçimde pop sanatçıları, popüler kültür ikonlarını ve nesnelerini tasvir eden resimler ve heykeller yarattı.
1970’lerde minimalist sanat hem soyut dışavurumculuğa aynı zamanda pop art’a reaksiyon olarak ortaya çıktı. Donald Judd, Agnes Martin ve Robert Morris benzer biçimde minimalist sanatçılar, sadelik ve sadelikleriyle karakterize edilen eserler yarattılar.
1980’lerde ve 1990’larda deneysel sanat, fluxus, performans sanatı ve kavramsal sanat benzer biçimde yeni hareketlerin ortaya çıkmasıyla gelişmeye devam etti. Bu hareketler, geleneksel sanat anlayışlarına meydan okudu ve sanat yaratmanın ve sunmanın yeni yollarını keşfetti.
Günümüzde deneysel sanat hala canlı ve gelişen bir alandır. Sanatçılar, sanat olarak biri olan şeyin sınırlarını zorlamaya devam ederek, çoğunlukla kışkırtıcı ve zorlayıcı eserler yaratmaktadır.
VII. Akış
Fluxus, 1960’larda ortaya çıkan internasyonal bir avangart sanat hareketiydi. Deneysel yapısı ve ortaklık, talih ve doğaçlamaya verdiği önemle öne çıkıyordu. Fluxus sanatçıları, performanslar, enstalasyonlar ve yayınlar dahil olmak suretiyle fazlaca muhtelif eserler yarattılar. Ek olarak yeni müzik ve yeni sanat eğitimi biçimlerinin tanıtımında da aktiftiler.
“Fluxus” kavramı, hareketin kurucularından kabul edilen Litvanyalı-Amerikalı sanatçı George Maciunas tarafınca ortaya atıldı. Maciunas, Fluxus’u deneysel sanata olan ortak ilgileriyle birleşmiş bir “insan ağı” olarak hayal etti. Fluxus’un merkezi bir liderlik yahut organizasyon olmadan, merkezi olmayan bir hareket olması gerektiğine inanıyordu.
Fluxus sanatçıları, Dadaizm, Sürrealizm ve Soyut Ekspresyonizm benzer biçimde fazlaca muhtelif kaynaklardan etkilenmişlerdir. Ek olarak deneysel müziğin öncüsü olan John Cage’in çalışmalarıyla da ilgilenmişlerdir. Fluxus sanatçıları çalışmalarında çoğunlukla talih ve doğaçlama kullanmışlardır ve ek olarak sanat ile günlük hayat arasındaki ilişkiyle de ilgilenmişlerdir.
Fluxus kısa ömürlü bir hareketti, sadece 1960’larda ve daha sonra sanatın gelişimi üstünde mühim bir tesiri oldu. Fluxus sanatçıları sanat ile hayat arasındaki sınırları yıkmaya destek oldular ve performans sanatı ve enstalasyon sanatı benzer biçimde yeni sanat biçimlerinin gelişimine zemin hazırladılar.
Performans Sanatı
Performans sanatı, canlı, çoğu zaman katılımcı etkinlikleri içeren bir sanat türüdür. 1960’larda sanatçıların geleneksel sanat ve performans kavramlarına meydan okumasının bir yolu olarak ortaya çıkmıştır. Performans sanatçıları çoğu zaman işlerinde araç-gereç olarak kendi bedenlerini kullanırlar ve seyirciyle beklenmedik şekillerde etkileşime girebilirler. Performans sanatını tarif etmek zor olabilir, sadece çoğu zaman geçici yapısı, üründen fazlaca sürece vurgu yapması ve sosyal ve politik yorum potansiyeli ile karakterize edilir.
Performans sanatının gelişimindeki kilit adlardan bazıları Allan Kaprow, Yoko Ono, Joseph Beuys ve Marina Abramović’tir. Performans sanatının modern sanatın gelişimi üstünde mühim bir tesiri olmuştur ve canlı ve gelişen bir anlatım biçimi olmaya devam etmektedir.
IX. Kavramsal Sanat
Kavramsal sanat, geleneksel estetikten ziyade fikirlerle ilgilenen sanatı tarif etmek için kullanılan bir terimdir. 1960’larda ve 1970’lerde geleneksel sanatın algılanan seçkinciliğine ve sanatın giderek artan metalaşmasına reaksiyon olarak ortaya çıkmıştır. Kavramsal sanatçılar fikirlerini keşfetmek için çoğunlukla metin, resim ve performans kullanırlar ve çoğunlukla benzersiz, tamamlanmış bir sanat eseri yaratma fikrini reddederler.
Kavramsal sanatla ilişkilendirilen birtakım mühim figürler içinde Marcel Duchamp, Joseph Kosuth ve Lawrence Weiner yer alır. Duchamp’ın Fountain (1917) benzer biçimde hazır nesneleri kavramsal sanatın en erken örneklerinden biri olarak kabul edilir. Kosuth’un emekleri çoğu zaman sanatın ve dilin doğasını araştıran metin ve imgelerden doğar. Weiner’ın emekleri çoğu zaman duvarlara yahut öteki yüzeylere yazılan bayağı ifadelerden doğar.
Kavramsal sanat, 20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başlangıcında sanatın gelişimi üstünde mühim bir etkiye haiz olmuştur. Sanat ve öteki disiplinler arasındaki geleneksel sınırları yıkmaya destek olmuş ve sanatın yaratılması için yeni olasılıklar açmıştır.
S: Deneysel sanat nelerdir?
A: Deneysel sanat, geleneksel sanat ve güzel duyu anlayışlarına meydan okuyan bir sanattır. Çoğu zaman yeni materyallerin, tekniklerin ve anlatım biçimlerinin kullanımını ihtiva eder.
S: ABD Birleşik Devletleri’ndeki deneysel sanat hareketlerine dair birtakım örnekler nedir?
A: ABD Birleşik Devletleri’ndeki deneysel sanat hareketlerine sözgelişi Dadaizm, Sürrealizm, Soyut Ekspresyonizm, Pop Art, Minimalizm, Fluxus, Performans Sanatı ve Kavramsal Sanat verilebilir.
S: Deneysel sanatın Amerika’de sanatın gelişimi üstündeki tesiri nelerdir?
A: Deneysel sanat, ABD Birleşik Devletleri’ndeki sanatın gelişimi üstünde mühim bir etkiye haiz olmuştur. Sanat ile öteki anlatım biçimleri arasındaki geleneksel engelleri yıkmaya destek olmuş ve sanatın ne olabileceğine dair yeni olasılıklar açmıştır.
0 Yorum