Neoklasik Mimarlık Yapılı Çevreler Üzerinde Zamansız Bir Etki

Neoklasik mimari, antik Yunan ve Roma’nın klasik mimarisinden esin alan bir mimari tarzıdır. 18. yüzyılda Barok ve Rokoko dönemlerinin süslü ve abartılı stillerine karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıkmıştır. Neoklasik mimari, sadeliği, simetrisi ve klasik düzenlerin kullanımıyla karakterize edilir. II. Neoklasik Mimarlık Neoklasik mimari ilk başlarda 18. yüzyılda Barok ve Rokoko dönemlerinin süslü ve abartılı stillerine karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıktı. Mimarlar esinlenmek için antik Yunan ve Roma’nın klasik mimarisine bakmaya başladılar ve bayağı, bakışımlı ve klasik düzenlere dayanan binalar yarattılar. Neoklasik mimarinin ilk büyük örneği, 16. yüzyılın başlarında Andrea Palladio tarafınca tasarlanan Villa Capra, öteki adıyla Villa Rotonda’dır. Villa Rotonda, merkezi bir rotundaya haiz bakışımlı bir villadır ve Roma’daki Vesta Tapınağı’nın tasarımına dayanmaktadır. Neoklasik mimari 18. yüzyılda giderek daha popüler hale geldi ve saraylar, kiliseler ve amme binaları dahil olmak suretiyle fazlaca muhtelif binalarda kullanıldı. En meşhur neoklasik binalardan bazıları Washington, DC’deki Beyaz Saray, Londra’daki British Museum ve […]

Neoklasik Mimarlık Yapılı Çevreler Üzerinde Zamansız Bir Etki

Mimarlık Tutkuları: Neoklasik Etkilerin Yapılı Çevreler Üzerindeki Etkisi

Neoklasik mimari, antik Yunan ve Roma’nın klasik mimarisinden esin alan bir mimari tarzıdır. 18. yüzyılda Barok ve Rokoko dönemlerinin süslü ve abartılı stillerine karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıkmıştır. Neoklasik mimari, sadeliği, simetrisi ve klasik düzenlerin kullanımıyla karakterize edilir.

Mimarlık Tutkuları: Neoklasik Etkilerin Yapılı Çevreler Üzerindeki Etkisi

II. Neoklasik Mimarlık

Neoklasik mimari ilk başlarda 18. yüzyılda Barok ve Rokoko dönemlerinin süslü ve abartılı stillerine karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıktı. Mimarlar esinlenmek için antik Yunan ve Roma’nın klasik mimarisine bakmaya başladılar ve bayağı, bakışımlı ve klasik düzenlere dayanan binalar yarattılar.

Neoklasik mimarinin ilk büyük örneği, 16. yüzyılın başlarında Andrea Palladio tarafınca tasarlanan Villa Capra, öteki adıyla Villa Rotonda’dır. Villa Rotonda, merkezi bir rotundaya haiz bakışımlı bir villadır ve Roma’daki Vesta Tapınağı’nın tasarımına dayanmaktadır.

Neoklasik mimari 18. yüzyılda giderek daha popüler hale geldi ve saraylar, kiliseler ve amme binaları dahil olmak suretiyle fazlaca muhtelif binalarda kullanıldı. En meşhur neoklasik binalardan bazıları Washington, DC’deki Beyaz Saray, Londra’daki British Museum ve Paris’teki Louvre’dur.

Neoklasik Mimarinin Özellikleri

Neoklasik mimari, sadelik, bakışım ve klasik düzenlerin kullanımıyla karakterize edilir.

Basitlik: Neoklasik binalar çoğu zaman tasarımlarında basittir ve azca sayıda dekoratif öğeye haizdir. Odak noktası, bireysel detaylardan ziyade binanın genel biçimidir.

Bakışım: Neoklasik binalar tipik olarak simetriktir, merkezi bir eksenin her iki tarafında eşit parçalar bulunur. Bu bir balans ve intizam duygusu yaratır.

Klasik düzenlerin kullanması: Neoklasik yapılar çoğu zaman antik Yunan ve Roma mimarisinde kullanılan bir takım mimari eleman olan klasik düzenleri kullanır. Klasik düzenler Dor, İyon ve Korint düzenlerini ihtiva eder.

Meşhur Neoklasik Binalar

En meşhur neoklasik yapılardan bazıları şunlardır:

  • Washington, DC’deki Beyaz Saray
  • Londra’daki British Museum
  • Paris’teki Louvre
  • Roma’daki Pantheon
  • Atina’daki Akropolis
ABD Birleşik Devletleri’nde Neoklasik Mimari

Neoklasik mimari, 18. ve 19. yüzyıllarda ABD Birleşik Devletleri’nde popülerdi. ABD Birleşik Devletleri’ndeki en meşhur neoklasik binalardan bazıları şunlardır:

  • Washington, DC’deki Beyaz Saray
  • Washington, DC’deki Capitol Binası
  • Washington, DC’deki Thomas Jefferson Anıtı
  • Philadelphia’daki Istiklal Salonu
  • Virginia, Charlottesville’deki Monticello
Avrupa’da Neoklasik Mimari

Neoklasik mimari 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’da da popülerdi. Avrupa’daki en meşhur neoklasik binalardan bazıları şunlardır:

  • Londra’daki British Museum
  • Paris’teki Louvre
  • Atina’daki Akropolis
  • Roma’daki Pantheon
  • Viyana’daki Schönbrunn Sarayı

Asya’da Neoklasik Mimari

Neoklasik mimari 18. ve 19. yüzyıllarda Asya’veya tanıtıldı. Asya’daki en meşhur neoklasik yapılardan bazıları şunlardır:

  • Pekin’deki Yasak Kent
  • Agra’daki Tac Mahal
  • Kamboçya’daki Angkor Wat
  • Endonezya’daki Borobudur
  • Yangon’daki Shwedagon Pagodası
İlgili Konular  Kromatik Yakınsama Çağdaş Sanatta Rengin Gücü

Afrika’da Neoklasik Mimari

Mimarlık Yapılı Etraf
Neoklasik mimari Klasik Yunan ve Roma mimarisinden esin alan bir mimari seçimi
Yoldam Neoklasik mimari, bakışımlı cepheleri, sütunları ve alınlıklarıyla karakterize edilir
Şehircilik Neoklasik mimari, büyük kamusal alanlar ve amme binaları yaratmak için kullanılmıştır

II. Neoklasik Mimarlık

Neoklasik mimari, 18. yüzyılda ortaya çıkan ve klasik Yunan ve Roma formlarının kullanımıyla karakterize edilen bir mimari tarzıdır. Barok ve Rokoko mimarisinin aşırılıklarına karşı bir tepkiydi ve daha rasyonel ve tertipli bir biçim yaratmayı amaçlıyordu.

Neoklasik mimarinin en erken örnekleri, Louvre ve Panthéon benzer biçimde muhteşem amme binalarının yaratılmasında kullanıldığı Fransa’da bulunabilir. Bu biçim hızla Avrupa’nın öteki bölgelerine yayıldı ve ek olarak ABD Birleşik Devletleri ve dünyanın öteki bölgelerinde de benimsendi.

Neoklasik mimari, yerini Viktorya periyodunun daha duygusal stillerine bırakana kadar 19. yüzyılın ortalarına kadar popülerliğini korudu. Sadece, günümüze kadar birtakım biçimlerde kullanılmaya devam etti.

Neoklasik mimarinin en meşhur örneklerinden bazıları şunlardır:

  • Louvre, Paris
  • Panteon, Paris
  • Beyaz Saray, Washington, DC
  • Lincoln Anıtı, Washington, DC
  • Parthenon, Atina

Neoklasik mimarinin inşa edilmiş etraf üstünde derin bir tesiri olmuştur ve dünyanın dört bir tarafındaki şehirlerde bulunabilir. Çoğu zaman güç, otorite ve gelenekle ilişkilendirilen bir stildir ve hem güzel bununla beraber etkisi altına alan binalar yaratmak için kullanılmaya devam etmektedir.

Neoklasik Mimarinin Özellikleri

Neoklasik mimari, bakışımlı tasarımı, klasik düzenlerin kullanması ve detaylara yayınlanan özenle karakterize edilir.

Bakışımlı tasavvur neoklasik mimarinin temel bir özelliğidir. Bu, binanın merkezi bir eksenin her iki tarafında dengelenmiş olduğu anlama gelir. Klasik düzenlerin kullanması neoklasik mimarinin bir öteki tanımlayıcı özelliğidir. Klasik düzenler, sütunların ve öteki mimari elemanların oranlarını ve ayrıntılarını yöneten bir takım mimari kuraldır. Neoklasik mimarlar tasarımlarında çoğunlukla Dor, İyon ve Korint düzenlerini kullanmışlardır.

En son, neoklasik mimarlar detaylara büyük ehemmiyet verdiler. Hem güzel bununla beraber dayanıklı binalar yaratmak için yüksek kaliteli malzemeler ve işçilik kullandılar.

Mimarlık Tutkuları: Neoklasik Etkilerin Yapılı Çevreler Üzerindeki Etkisi

IV. Meşhur Neoklasik Binalar

En meşhur neoklasik yapılardan bazıları şunlardır:

  • Washington, DC’deki Beyaz Saray
  • Paris’teki Louvre
  • Londra’daki British Museum
  • Atina’daki Akropolis
  • Atina’daki Parthenon

Bu binaların tamamı bakışımlı tasarımları, sütun kullanması ve klasik mimariye vurgu yapmalarıyla öne çıkıyor. Dünya genelinde neoklasik mimarinin gelişiminde etken olmuşlardır.

Mimarlık Tutkuları: Neoklasik Etkilerin Yapılı Çevreler Üzerindeki Etkisi

V. ABD Birleşik Devletleri’nde Neoklasik Mimarlık

Neoklasik mimari ilk başlarda 18. yüzyılın sonlarında, Amerikan Devrimi olarak malum dönemde ABD Birleşik Devletleri’ne tanıtıldı. Bu mimari seçimi, yeni ulusu Avrupa kökenlerine bağlamanın bir yolu olarak görüldü ve hükümet binaları, adliyeler ve kütüphaneler dahil olmak suretiyle muhtelif amme binalarında kullanıldı.

ABD Birleşik Devletleri’ndeki neoklasik mimarinin en meşhur örneklerinden bazıları Beyaz Saray, ABD Birleşik Devletleri Kurultay Binası ve Jefferson Anıtı’dır. Bu binaların tamamı bakışımlı tasarımları, klasik sütun ve alınlıkların kullanması ve intizam ve simetriye verdikleri önemle karakterize edilir.

İlgili Konular  Sıradanlığın Olağanüstü Güzelliği Sanatta Gerçekçiliğin Keşfi

Neoklasik mimari 19. asır süresince ABD Birleşik Devletleri’nde popülerliğini korudu, sadece 20. yüzyılın başlarında popülerliği azalmaya başladı. Bu düşüş kısmen Art Nouveau ve Art Deco benzer biçimde yeni mimari stillerin yükselişinden kaynaklanıyordu.

Sadece neoklasik mimari son yıllarda yine popülerlik kazanmış olup, artık müzeler, oteller ve yazıhane binaları da dahil olmak suretiyle fazlaca muhtelif yeni binalarda kullanılmaktadır.

6. Sorular ve Cevapları

Neoklasik mimari ve inşa edilmiş çevreler üstündeki etkisiyle alakalı sıkça sorulan sorulardan bazıları şunlardır:

  • Neoklasik mimari nelerdir?
  • Neoklasik mimarinin tanımlayıcı özellikleri nedir?
  • Neoklasik mimarinin meşhur örnekleri nedir?
  • Neoklasik mimari çağdaş mimariyi iyi mi etkiledi?
  • Çağdaş çağda neoklasik mimari tasarlamanın zorlukları nedir?

Mimarlık Tutkuları: Neoklasik Etkilerin Yapılı Çevreler Üzerindeki Etkisi

VII. Asya’da Neoklasik Mimarlık

Neoklasik mimari, 18. yüzyılda Avrupalı ​​tüccarlar ve misyonerler tarafınca Asya’ya tanıtıldı. Saraylar, hükümet binaları ve öteki kamusal işler inşa etmek için kullanan mahalli seçkinler içinde hızla popüler oldu. Neoklasik mimari, kiliseler ve tapınaklar benzer biçimde dini yapılarda da kullanıldı.

Asya’daki neoklasik mimarinin en meşhur örneklerinden bazıları içinde Çin, Pekin’deki Yasak Kent; Hindistan, Agra’daki Tac Mahal; ve Tayland, Bangkok’taki Büyük Saray yer alır. Bu binaların tamamı bakışımlı cepheleri, sütunlu yapıları ve klasik detaylarıyla karakterize edilir.

Neoklasik mimari, Asya’daki mimarinin gelişiminde mühim bir etkiye sahipti. Daha ilkin bölgede meçhul yeni formlar ve stiller getirdi. Ek olarak Hindistan’daki Babür mimarisi ve Tayland’daki Tay mimarisi benzer biçimde mahalli mimari geleneklerin gelişimini de etkiledi.

Neoklasik mimari günümüzde Asya’da kullanılmaya devam ediyor, sadece çoğunlukla Modernizm ve Postmodernizm benzer biçimde öteki mimari stillerle birleştiriliyor.

VIII. Cenup ABD’da Neoklasik Mimari

Neoklasik mimari, 16. ve 17. yüzyıllarda İspanyol ve Portekizli sömürgeciler tarafınca Cenup ABD’ya tanıtıldı. Hızla bölgedeki baskın mimari yoldam halini aldı ve kiliseler, saraylar ve öteki amme binaları inşa etmek için kullanıldı.

Cenup ABD’daki neoklasik mimarinin en meşhur örneklerinden bazıları şunlardır:

  • Lima Katedrali, Peru (1655-1672)
  • Palacio de Gobierno, Lima, Peru (1735-1745)
  • Teatro Colón, Buenos Aires, Arjantin (1857-1868)
  • Brezilya Milli Sarayı, Rio de Janeiro, Brezilya (1882-1889)

Neoklasik mimari, 19. ve 20. yüzyıllar süresince Cenup ABD’da popülerliğini sürdürdü ve bugün hâlâ yeni binaların inşasında kullanılıyor.

IX. Cenup ABD’da Neoklasik Mimari

Neoklasik mimari, 18. yüzyılda Avrupalı ​​sömürgeciler tarafınca Cenup ABD’ya tanıtıldı. Yakın zamanda bölgedeki baskın mimari yoldam halini aldı ve kiliseler, saraylar, hükümet binaları ve üniversiteler dahil olmak suretiyle fazlaca muhtelif binalarda kullanıldı.

Cenup ABD’daki neoklasik mimarinin en meşhur örneklerinden bazıları şunlardır:

  • Rio de Janeiro Metropolitan Katedrali, Brezilya (1744-1811)
  • Palacio de Gobierno, Lima, Peru (1921-1938)
  • Arjantin Milli Kongresi, Buenos Aires, Arjantin (1898-1906)
  • São Paulo Üniversitesi, Brezilya (1928-1968)

Neoklasik mimari, 19. ve 20. yüzyıllar süresince Cenup ABD’da popülerliğini sürdürdü ve bugün hala yeni binalarda kullanılıyor. Muhtelif iklimlere ve bağlamlara uyarlanabilen fazlaca yönlü bir stildir ve hem zarif bununla beraber işlevsel binalar yaratmak için kullanılabilir.

İlgili Konular  Renklerin Senfonisi Antik Sanatta Pigmentlerin Evrimi

S: Neoklasik mimari nelerdir?

A: Neoklasik mimari, klasik Yunan ve Roma mimarisinden esin alan bir mimari tarzıdır. 18. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar Avrupa ve ABD Birleşik Devletleri’nde popülerdi.

S: Neoklasik mimarinin özellikleri nedir?

A: Neoklasik mimari, bakışım, düzen ve sütun, alınlık, pilaster benzer biçimde klasik elemanların kullanımıyla karakterize edilir.

S: Neoklasik mimarinin meşhur örnekleri nedir?

A: Neoklasik mimarinin en meşhur örnekleri içinde Washington DC’deki Beyaz Saray, Londra’daki British Museum ve Paris’teki Louvre Müzesi sayılabilir.




Koray Bayraktar, meraklı bir zihin ve sürekli öğrenmeye odaklı bir içerik üreticisidir. Eğitimini ve kariyerini teknoloji ve dijital medya alanlarında şekillendirirken, insanlara faydalı bilgiler sunmayı her zaman öncelikli hedef olarak belirlemiştir. "NedirSebebi.com" blogunu, farklı konularda derinlemesine içerikler üreterek okuyucularına değerli bilgiler aktarmak amacıyla kurmuş ve yazarlık kariyerini bu alanda sürdürmektedir.

  • Toplam 158 Yazı
  • Toplam 0 Yorum
Benzer Yazılar

Zamansız Teknikler Gerçekçiliğin Sanat Üzerindeki Etkisi Nasıl Sürmektedir

İçindekilerSanatta GerçekçilikSanatta Değişik Gerçekçilik TürleriSanatta Gerçekçiliğin ÖzellikleriMeşhur Realist SanatçılarGünümüz Sanatında GerçekçilikII. Sanatta Gerçekçilik Nelerdir?III. Sanatta GerçekçilikIV. Sanatta Değişik Gerçekçilik TürleriV. Sanatta Gerçekçiliğin ÖzellikleriVI. Meşhur Realist SanatçılarVII. Günümüz Sanatında GerçekçilikSanatta Gerçekçiliği Çalışmanın YararlarıIX. Gerçekçilik, reel dünyanın doğru bir halde tasvir edilmesine vurgu meydana getiren bir sanat tarzıdır. Realist sanatçılar, hem mevzu aynı zamanda teknik açısından gerçeğe müsait eserler yaratmaya çalışırlar. Gerçekçilik yüzyıllardır var olsa da, son yıllarda popülerliğinde bariz bir canlanma yaşandı. Bunun bir sebebi de sanatçıların çalışmalarını daha geniş bir kitleyle paylaşmasını kolaylaştıran toplumsal medyanın yükselişidir. Bu yazıda, gerçekçiliğin tarihini, realist sanatçılar tarafınca kullanılan değişik teknikleri ve gerçekçiliğin çağdaş sanat üstündeki tesirini inceleyeceğiz. Ek olarak, sanatta gerçekçiliği incelemenin faydalarını da tartışacağız. Sanatta Gerçekçilik Gerçekçiliğin kökleri, sanatçıların etraflarındaki dünyayı daha doğru bir halde tasvir etmeye odaklanmaya başladıkları Rönesans dönemine kadar uzanmaktadır. Sadece gerçekçilik reel anlamda 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda, bir takım sanatçı geleneksel sanat kurallarına meydan okumaya başladı. İdealize […]

Kromatik Yakınsama Çağdaş Sanatta Rengin Gücü

İçindekilerII. Çağdaş Sanatta RenkIII. Çağdaş Sanatta Değişik Renk TürleriIV. Çağdaş Sanatta Rengin GöreviV. Renk Teorisi ve Çağdaş SanatVI. Renk Psikolojisi ve Çağdaş SanatVII. Çağdaş Sanatta Renk ve DuyguÇağdaş Sanatta Renk ve SembolizmIX. Çağdaş Sanatta Renk ve Kültür Çağdaş Sanatta Renk Çağdaş Sanatta Değişik Renk Türleri Çağdaş Sanatta Rengin Görevi Renk Teorisi ve Çağdaş Sanat Renk Psikolojisi ve Çağdaş Sanat Çağdaş Sanatta Renk ve Duygu Çağdaş Sanatta Renk ve Sembolizm Çağdaş Sanatta Renk ve Kültür Sorular ve Cevaplar * sanatta renk* Çağdaş sanat* kromatik yakınsama* renk teorisi* görsel sanatlar “Kromatik Yakınsama: Çağdaş Sanatta Rengin Gücü”nü arayan kişiler muhtemelen renk ve modern sanat arasındaki ilişki ile alakalı daha çok informasyon edinmeye çalışıyordur. Rengin sanatta anlamı iletmek için iyi mi kullanıldığını ya da değişik renklerin değişik ruh halleri ya da duygular yaratabileceğini anlamakla ilgileniyor olabilirler. Ek olarak sanatta rengin zamanı ya da rengin zamanla iyi mi değiştiğini öğrenmekle de ilgileniyor olabilirler. Antet Özellikler […]

Pastel Pastorals Kırsal Manzaralara Rokoko Bir Bakış

İçindekilerPastoral Görünüm TürleriPastoral ManzaralarPastoral Manzaraların ÖnemiPastoral Manzaraların Karşılaşmış olduğu ZorluklarII. Pastoral görünüm nelerdir?Pastoral görünüm türleriIV. pastoral manzaralarV. Pastoral manzaraların önemiVI. Pastoral manzaraların yüz yüze olduğu zorluklarVII. Pastoral manzaraların korunmasıPastoral manzaraların sürdürülebilir yönetimiIX. Pastoral manzaraların yararları Rokoko sanatı, 18. yüzyılda Avrupa’da gelişen bir fotoğraf tarzıdır. Aleni renkler, narin fırça darbeleri ve süslü detaylar kullanımıyla karakterize edilir. Pastoral pasteller, çoğu zaman kırsal sahneleri tasvir eden bir tür rokoko resimdir. Çoğu zaman tabiat ananın pastoral ve duygusal tasvirleriyle karakterize edilirler. Pastoral pasteller rokoko sanatçıları içinde popülerdi bu sebeple kırsalın güzel ve çağrışımlı görüntülerini yaratmalarına imkan sağlıyordu. Ek olarak Aden Bahçesi ya da Doğuş benzer biçimde dini temaları tasvir etmek için de kullanılıyordu. En meşhur pastoral pastel resimlerinden bazıları Jean-Antoine Watteau’nun “Parkta Gezinti Yolu” (1717), François Boucher’in “Venüs’ün Tuvaleti” (1746) ve Thomas Gainsborough’un “Hasat Otomobili” (1767)’dır. Pastoral pasteller günümüzde de popülerliğini sürdürüyor. Çoğu zaman evleri ve ofisleri dekore etmek için kullanılırlar ve müzelerde ve […]

0 Yorum

Yorum Yaz

Rastgele